Türkçe İngilizce

Fermani Altun'dan Şiirler

 

HAYDAR

 

İçime bir ateş düştü

Yandım haydar diye diye

Gönül o cana kavuştu

Gittim Haydar diye diye

 

İnsan olan hiç ölür mü

Başkasını hor görür mü

İnsanlara sövülür mü

Bildim Haydar diye diye

 

Ehlibeyti hak bilene

Hak için hizmet edene

Kör olup da görmeyene

Gördüm Haydar diye diye

 

Fermani o hakkın yolu

Hak yolu uludur ulu

Ruhumuz aşk ile dolu

Bildim Haydar diye diye

 

(Nisan 1967)

 

 

 

 SOFU GÜLME

 

Sofu gülme bu halime

Ben aşığım ağlıyorum

Taş atma benim yoluma

Ben yolcuyum gidiyorum

 

Dostu sevdim murat aldım

Aşkın bahçesine daldım

O güzel gülleri gördüm

Ben bülbülüm ötüyorum

 

Boyun eğdim nice taşa

Gönülle verdim başbaşa

Ateş koydum bu genç yaşa

Ben ateşim yanıyorum

 

Fermani yandım özümden

Yalanım yoktur sözümden

Kamil anlar avazımdan

Ben divane geziyorum

 

(Aralık 1968)

 

 

 

YANDIRMA

 

Yalvarırım bana bir iş

Aman kandırma kandırma

Üstüme yaktın bir ateş

Aman yandırma, yandırma

 

Etrafımız yalancılar

Av bekliyor talancılar

Eli silahlı avcılar

Aman vurdurma vurdurma

 

Ne etsem, önümde ağa

Elim ekmek sürmem yağa

Yere çakılan kazığa

Aman oturma oturma

 

Boşadır alın terimiz

Ne olacak bu halimiz

Bir soyulmuyor hepimiz

Aman soydurma soydurma

 

Aciz değil olalım mert

Zulum değil bize bir dert

Tekme gelir bize sert sert

Aman kondurma kondrma

 

Fermani’yim hep iyiye

Uyma serseri deliye

Karşıdaki gürültüye

Aman aldırma aldırma

 

(Ocak 1968)

 

 

 

BİZE UYUTTUK DİYORLAR

 

Bize uyuttuk diyorlar

Uyanmışız dinliyoruz

Bize korkuttuk diyorlar.

Korkmadık Sabrediyoruz

 

El alemler gider aya

Meydan boş gözleri boya

Yerimizde saya saya

Yer dibine gidiyoruz

 

Zalimden hesap sormaya

Ol başımızdan atmaya

Hak adaleti kurmaya

Yavaş yavaş geliyoruz

 

Fermani’yim üstadımız 

Bundan yoktur yalanımız 

İsterse gitsin serimiz 

Gerçekten ayrılmıyoruz

 

(Nisan 1968)

 

 

 

 BİR OLALIM DOSTLAR

 

Sürmeyecek bu devran yıkılacak

Gelin hepimiz bir olalım dostlar

Haklı haksızdan öcünü alacak

Mazlumun hakkını alalım dostlar

 

Kimi ağa, kimi bey varlığında

Ne anlan köylü işçi darlığında

Karnı tok bilmez fakir açlığında

Din tüccarlarını sürelim dostlar

 

Açılmış gözümüz hiç boya tutmaz

Halk gerçektir yalan palavra yutmaz

Fermani çekmekle bu çile bitmez

Adil  hak düzenini kuralım dostlar

 

(Kasım 1968)

 

 

 

 HALİN PERİŞAN

 

Bilmen ki günün nasıl gelir geçer

Yoksulluk elinden halin perişan

Sen durma çalış başkası yer içer 

Ağalık kalkmazsa halin perişan

 

Sömürü düzen güldürmez yüzünü

Fakirsin kimse dinlemez sözünü 

Bir hal olsa savundurmaz tezini

Zalimin elinde halin perişan

 

Dünyaya geldin çilemi çekmeye

Her günün geçiyor kuru ekmeğe

Bir toprağın yok ki fidan dikmeye

Neslin yurdsuz gider halin perişan

 

FERMANİ aldanma bu kandırmaya 

Her günün geçiyor beş on paraya

Gör halin, sende gel bizim sıraya

Gelmem dersen böyle halin perişan

 

(Şubat 1967)

 

 

 

 SAZIM

 

Oturursun kucağıma

Bir nazlı dilbersin sazım

Güzel güzel inilersin

Ağlatırsın beni sazım

 

Yere değmez senin gövden

Pir Sultan’dır senin deden

Çok dertlisin bilmem neden

Göz yaşın dinmiyor sazım

 

Elinden sallarsın taşın

Kötüyü taşlamak işin

Fakir içindir göz yaşın

Mazlumun dostusun sazım

 

Sevmeyen sana der tahta

Söylemekle eder hata

Seven vermez kainata

Sevgilisin bana sazım

 

Fermani’yim gel yanıma

Vermem en güzel hanıma

Ayrılma otur yanıma

Seninle yaşıyam sazım

 

(Ocak 1968)

 

 

 

 BEN İNSANIM İNSAN HAKKI TANIRIM

 

Nedir bu gavur, nedir bu Müslüman

Ben insanım, insan hakkı tanırım

Alevi-Sünni nedir bu ayrım

Ben insanım, insan hakkı tanırım

 

Nefsine tapandan insan olmaz

Zalimle cahilin dini sorulmaz

Muhabbet olmadan hakka varılmaz

Ben insanım, insan hakkı tanırım

 

Yaradanın sevgisi aşkı haktır

İnsan ayıranlar haktan uzaktır

Hak maneviyat ile marifettir

Ben insanım insan hakkı tanırım

 

Kirin kalbinde ise, suyla gitmez

İnsan hakkını bil, başka gerekmez

Fermani’nin gücü zalime yetmez

Ben insanım, insan hakkı tanırım

 

(Şubat 1967)

 

 

 

KERBELA

 

Kerbela çölünden geliyor kervan

Oturmuş plan kuruyor Yezid Mervan

Hüseyin’e reva mı bu zulüm devran

Kerbela’da şehit İmam Hüseyin

 

Zalim Yezid gözün kan bürümüş

Kainat boyunca hep lanetlenmiş

Hüseyin sevgisi dünyayı sarmış

Kerbela’da şehit İmam Hüseyin

 

Ehl-i Beyt’e kanar gönül yarası

Muhammed Ali’nin ciğer paresi

Fadime Ana’nın nazlı kuzusu

Kerbela’da şehit İmam Hüseyin

 

Fermani içimden bir ateş yanıyor

Ehl-i Beyt’in derdi beni yakıyor

Fırat, yer gök insanlık kan ağlıyor

Kerbela’da şehit İmam Hüseyin

 

(Nisan 1968)

 

 

 

 ANKARA’YA

 

Ne durursun behey kardeş

Hep beraber Ankara’ya

İşçi köylü, gençlik birleş

Hep beraber Ankara’ya

 

Onlar atlı bizler yayan

Uyutmuşlar bizi soyan

Uyan bu gafletten uyan

Hep beraber Ankara’ya

 

Kurtuluş günleri tüter

Gün geliyor günden beter

Yeter ezildiğin yeter

Hep beraber Ankara’ya

 

Fermani’yim coşa geldim

Haber duydum koşa geldim

Yüce dağlar aşa geldim

Hep beraber Ankara’ya

 

(Temmuz 1968)

 

 

KARA GÜNDÜR GEÇER

 

Kara gündür gelip geçer

Efkarlanma deli gönül

Hayat ızdırabın geçer

Efkarlanma deli gönül

 

Gah ağlayi gahı kahrı

Ömrüm geldi geçti yarı

Balsız çalışan bir arı

Efkarlanma deli gönül

 

Bitmiyor hayatın kışı

Gözünden dindirmez yaşı

Yaktı zalimin ateşi

Efkarlanma deli gönül

 

Kimi dolaşır keyfinden

Kimi inliyor derdinden

Şu zulumun zincirinden

Efkarlanma deli gönül   

 

Fermani doğduktan beri

Dünyadan bulmadın yeri

Divane oldun serseri

Efkarlanma deli gönül

 

(Eylül 1969)

 

 

  

NERDE SEVDİM İNSANI

 

Cihanı gezip giderken

Nerde sevdim dost insanı

Aradım Hakkı sorarken

Nerde sevdim dost insanı

 

İnsan hakkı büyük varım

Onun için ahu zarım

Bir derde düştüm giderim

Nerde sevdim dost insanı

 

Pir Sultan gibi yanmasam

Bu gerçeği hak bilmesem

İnsan hakkı hak görmesem

Nerde sevdim dost insanı

 

Fermani ses verdim sana

Kurban insan uyansana

Kör bakma beni duysana

Nerde sevdim dost insanı

 

(1970)

 

 

 

   YÜRÜ MEHMET YÜRÜ

 

Karşıda gelen şu sele 

Yürü Mehmet yürü yürü

Bakıp durma sen seyre

Yürü Mehmet yürü yürü

 

Uyan sende bu uykudan

Onlar hepsi korkudan 

iki yumruğun sık havadan

Yürü Mehmet yürü yürü

 

Zuluma verme sen aman

Elinden kazma, bel, yaban

Fermani sana can kurban

Yürü Mehmet yürü yürü 

 

(Haziran 1970)

 

 

 

 NE HALE DÜŞTÜM

 

Ne ağlarsın deli gönlüm

Bak işte ne hale düştüm

Ne gecem var ne gündüzüm

Bak işte ne hale düştüm

 

Hayallerim döndü düşe

Yaz baharım döndü kışa

Dost neler geliyor başa

Bak işte ne hale düştüm

 

Kim bilir ki bu halimden

Sürgün oldum ben yurdumdan

Fermani dost yadellerden

Bak işte ne hale düştüm

 

(Mart 1971)

 

 

 

ZİNDANLAR OLDU MESKENİM

 

Zindanlar oldu Meskenim

Duy hele halkım duy be duy 

Seni sevenlere zulum 

Oluyor duy hele duy duy

 

Bilemiyorum ne eyledim

Senin derdini söyledim

Zindanlara ben sürüldüm

Duy hele halkım duy be duy

 

Sen ne zaman güleceksin

Hep Kölemi kalacaksın

Ortaçağa gideceksin

Uyan duy hele duy be duy

 

Bak gözlerin kan ağlıyor

El alem sana gülüyor

FERMANİ dost bağırıyor

Duy hele dostum duy be duy 

 

(Mart 1971)

 

 

 

 

 

(Mayıs 1971)

ARIYORUM

 

İnsanları kardeş olmuş

Öyle bir yer arıyorum

İnsanları ezilmemiş

Öyle bir yer arıyorum

 

İnsanları ezilmeyen

Ezilip hor görülmeyen

Fikre zincir vurulmayan

Öyle bir yer arıyorum

 

Başım zalimlerle dertte

Hak için geçerim Ser’de

Aşk hakim olsun her yerde

Öyle bir yer arıyorum

 

Yıkar cahilin yalanı

Var alime dost olanı

İnsan severse insanı

Öyle bir yer arıyorum

 

FERMANİ arıyacağım

Arayıp da bulacağım

Bulunca ben kalacağım

Öyle bir yer arıyorum

 

(Mayıs 1972)

 

 

 

 İŞKENCE CANİLERİ

 

İnsanlığın yüz karası

Ey işkence canileri

Karanlığın kör kuyusu

Ey işkence canileri

 

Erim Melen Talu hani

Uyanış durdu mu yani

Yok edemezsiniz beni

Ey işkence canileri

 

Kan kusan vay benim bacım

Yürekte çıkmıyor acın

Alınacak senin öcün

Ey işkence canileri

 

Vietnam’dan bir eşiniz

Bu sizin son gelişiniz

Meydana çıktı keliniz

Ey işkence canileri

 

Halktan bir seda geliyor

Yeter be zulüm dur diyor

Yüce halkım kan ağlıyor

Ey işkence canileri

 

Neden korkar kaçarsınız

Rezaleti gizlersiniz

Namussuza maşasınız

Ey işkence canileri

 

Ceryan, falaka sökmez ki

Hakka inanan dönmez ki

Fermani sizden korkmaz ki

Ey işkence canileri

 

(Aralık, 1971)

 

 

 

GEL DOSTA GİDELİM

 

Hasretiz biz de yıllardır

Gel, dosta gidelim gönül

Ne var ise o dosttadır

Gel dosta gidelim gönül

 

Bu Alemden göçmek için

Demden dem’e geçmek için

Gerçek dostu seçmek için

Gel dosta gidelim gönül

 

Gel beraber hep coşalım

Dağı, taşları aşalım

Yürüdükçe yaklaşalım

Gel dosta gidelim gönül

 

Kulak verelim bu sese

Veda edelim herkese

Rüzgar gibi ese ese

Gel dosta gidelim gönül

 

Ateş düştü özümüze

Yol göründü gözümüze

Fermani rehberdir bize

Gel dosta gidelim gönül 

 

(Nisan 1974)

                               

 

 

 BİR GECE YARISI

 

Bir gece yarısı hava kararmış

Uyan hele millet neler oluyor

Namussuzlar eli kana bulamış

Uyan hele millet neler oluyor

 

Yurdu gence emanet etmedin mi 

Sömürgeyi yurttan sen sürmedin mi 

Bağımsızlığı sen kurmadın mı 

Uyan hele millet neler oluyor

 

Fakir fukara yad elle kaçıyor 

Basın yayın susmuş ses veremiyor

Zindanlar hep senin ile oluyor

Uyan hele millet neler oluyor

 

Fermani’yim millet vay kan ağlıyor

Her günde bir kaç gencin vuruluyor.

Yazar şairin zindanda çürüyor

Uyan hele millet neler oluyor

 

 

 

 

 

 HEY AĞALAR BİRE BEYLER

 

Hey ağalar bire beyler

Bu düzeni yıkacağız

Sırtımızdan sürün demler

Çarkınızı kıracağız

 

Bu karanlık yıkılacak

Yeni güneşler doğacak

Öçlerimiz alınacak

Hesabını soracağız

 

Yad ellere siz sürdünüz

Dünyada geri koydunuz

Tarihe leke sürdünüz 

Bunları hep yazacağız

 

Geliyor behey sonunuz 

Yaşayın bu son deminiz

Oynayın bu son oyununuz

Oynadıkça bakacağız

 

Yok olamaz gerçek insan

Sökmez artık yalan dolan

Fermani ey halkım uyan

Bu zulumü yıkacağız  

 

  

 

 

KELEPÇELER GİRDİ KOLUMA

 

Yine kelepçeler girdi koluma

Dayanmak zor oldu oy yavru yavru 

Ben varıp giderken kendi yoluma 

Şu zalimler sardı oy yavru yavru

 

Oğlum Özgür, kızım Devrim nasihatım

Bilirsin insana canım adadım

Kalırsanız benden geri bir adım

Vallayi tanımam sizi oy yavru yavru

 

Şu zalimin beton duvar hücresi 

Ne yatacak yeri ne de havası 

Neden bitmez alimlerin çilesi

Bu yoldan kim döndü oy yavru yavru

 

Sanmayın Fermani böyle usanır

Hele kurban gider ö lme dayanır

Bu millete elbet bir gün uyanır

O günde sorarlar oy yavru yavru

 

(Nisan 1975)

 

 

 

 

 

 BU GURBET ÖLDÜRÜR

 

Yad ellerde derbederim

Bu gurbet öldürür beni

Sağ geldim hasta giderim

Bu gurbet öldürür beni

 

Eş ile dosttan ayırdı

Gül benzim sararıp soldu

Hayat bana zindan oldu

Bu gurbet öldürür beni

 

Söyleyin dosta gelmesin

Orda düzenini kursun

Bizi sürenler görsün

Bu gurbet öldürür beni

 

Fermani dost söyler gider

Bu çark hep böyle mi döner

Beyler zevk sefayı sürer

Bu gurbet öldürür beni

 

(1973 Sürgünde)

 

 

 

 

PİR BEKTAŞ VELİ

 

Arayi arayi bir yola durdum

Erenler durağı Pir Bektaş Veli

Gelenden geçenden ismini sordum

Gönüller sancağı Pir Bektaş Veli

 

Verdin fazileti sevgiyi saçtın

Haydar deryasından badeyi içtin

Tüm alemlere hak ilmini açtın

Gerçekler serdarı, Pir Bektaş Veli

 

Ehlibeytin aşkı için nefesin

Kainatta yükseldi kutsal sesin

Zalimle cahiller ne derse desin

Ehlibeyt ışığı Pir Bektaş Veli

 

Fermani’yim senin aşkına yandım

Seyrettim cemalin, darına durdum

Her göze görünen seviyor sandım

Alimler dergahı Pir Bektaş Veli

 

(Ocak,1967)

 

 

 

 

ATATÜRK

 

Seni kullanan zalimler

Halkı eziyor Atatürk

Duy seninle görünenler

Halkı soyuyor Atatürk

 

Yazar şairin zindanda

Gençliğin zincirlerde

Hani adalet nerede

Halk kan ağlıyor Atatürk

 

Siyasi çıkar sürüsü

Her yandan açlık korkusu

Soyguncu, namussuzu

Yıkan geliyor Atatürk

 

Din siyasete alet oldu

Emperyalizm yurda doldu

Partinden çok destek buldu

Hain artıyor Atatürk

 

Fermani’yim duy be kardaş

Bitmeyecektir bu savaş

Geri kalma Mehmet Ulaş

Devrim bekliyor Atatürk

OZANLAR ALEMİ AŞIK MESLEKİ

1844-1939 Sivas kangalın kertme (şimdiki adı Şenyurt) köyünde doğdu. Asıl adı Bekir'dir.
Birçok aşık yetiştirmiş olan Muratoğlu sülalesinden gelmektedir. Köylerine gelip giden aşıklardan etkilenerek yöneldi zaman içersinde de aşıklık geleneğini öğrendi.
İlk gençliğinde karşılaştığı Deliktaşlı Ruhsatı, Meslekinin sesini beğenince yetiştirmek üzere yanına çırak aldı. Uzun süre birlikte dolaştılar. Bu süreç aynı zamanda Meslekinin kendisini yetiştirdiği dönemdir.
Mahlası da ustası Aşık Ruhsati tarafından verilen Mesleki, zaman zaman çevresinde olup bitenlere duyarsız kalmadıysa da, toplumsal sorunlara usta kadar eğilmeyip daha çok ölüm, mumsuzluk sevda gibi konuları işledi.
Aşık Mesleki, bağlama çalmayı ve aşıklığa ilişkin bilgisini Ruhsati aracılığıyla öğrendiği gibi, kendinden sonraki birçok genç aşığa, özellikle de Aşık Noksaniye yardımdan bulundu.
Aşık Mesleki, Ruhsati Kolu olarak bilinen geleneğin önemli temsilcilerinden biridir.
Aşık Mesleki köyünde öldü. Ve orada toprağa verildi.
Aşık Meslekinin şiirlerinin büyük bir bölümü Eflatun Cem Güney tarafından Aşık Mesleki, Hayatı ve Şiirleri adıyla kitaplaştırıldı.

DOLANI DOLANI GELİR

Dolanı dolanı gelir
Ölüm yavaşça yavaşça
Kalem alıp yaz derdimi
Gülüm yavaşça yavaşça

Söyünmüyor bir dem narım
Sevda oldu öz diyarım
Güz dedi geçti baharım
Selim yavaşça yavaşça

Garip gönlüm durmaz oldu
Gözüm ırak görmez oldu
İşe güce varmaz oldu
Elim yavaşça yavaşça

Sevdiğim bu yana bakmaz
Kaş eğip kirpiğin yıkmaz
Kırıldı kanadım kalkmaz
Kolum yavaşça yavaşça

Şu dünyaya güvenilmez
Ölmeyince kan kesilmez
Mesleki'm artar eksilmez
Zulüm yavaşça yavaşça

ŞİİR DEFTERİ

Bu sitede yer alan tüm yazılı ve görsel materyaller www.ehlibeyt.org.tr sitesine ve site sahibine aittir. copyright © 2015 - 2024